AFET NEDİR?
En geniş anlamı ile insanlara zarar veren olaylara Doğal Afet denir. Başka bir ifade ile can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri ise çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. Bazı afetlerin yeryüzünün nerelerinde daha çok olduğu bilinmektedir. Örneğin deprem, heyelan, çığ, sel, don ve bazı afetlerin sonuçları depremde olduğu gibi doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklıkta olduğu gibi bazılarının sonuçları ise uzun bir zaman sonra ve dolaylı olarak görülür.
Doğal Afetler Nelerdir?
Jeolojik Doğal Afetler
DEPREM: Deprem, yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsma olayıdır. Magma üzerinde yüzen levhalar konveksiyonel akım sayesinde sürekli hareket halindedir. Kıtaların hareketi ile plato sınırlarında kaynama ve ayrılmadaki sürtünmeden oluşan kinetik enerjinin aniden büyük bir güçle boşalabilir. Yer katmanlarında oluşan şok dalgalarının sebep olduğu doğa olayına deprem denir. Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına “Sismoloji” denir.
HEYELAN: Heyelan ya da toprak kayması, zemini kaya veya yapay dolgu malzemesinden oluşan bir yamacın yerçekimi, eğim, su ve benzeri diğer kuvvetlerin etkisiyle aşağı ve dışa doğru hareketidir. Kayalardan, döküntü örtüsünden veya topraktan oluşmuş kütlelerin, çekimin etkisi altında yerlerinden koparak yer değiştirmesine heyelan denir. Bazı heyelanlar büyük bir hızla gerçekleştikleri halde bazı heyelanlar daha yavaş gerçekleşirler. Heyelanlar yer yüzünde çok sık meydana gelen ve çok yaygın bir kütle hareketi çeşididir ve aşınmada önemli rol oynarlar. Büyük heyelanlar aynı zamanda topografyada derin izler bırakırlar.Türkiye’de en fazla görülen yerler Karadeniz Bölgesi’nde özellikle Doğu Karadeniz şerididir.
YANARDAĞ PATLAMALARI: Yanardağ ya da Volkan, magmanın (dünyanın iç tabakalarında bulunan, yüksek basınç ve yüksek sıcaklıkla erimiş kayalar), yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekilleridir. Güneş sisteminde bulunan kayalık gezegen ve aylarda (bazıları çok aktif olan) birçok yanardağ olmasına rağmen, bu olgu, en azından dünyada, genellikle tektonik plaka sınırlarında görülür. Ne var ki, sıcak nokta yanardağlarında önemli istisnalar vardır. Yanardağların araştırıldığı bilim dalına volkanoloji (yanardağbilimi) denir.
Endonezya’daki Java Adasında bulunan Semeru Yanardağı. Öte yandan, eğer magma düşük oranlarda (%52’den az) silika içerirse, lava “mafik” adı verilir ve püskürürken çok akışkan hale gelir ve uzun mesafelerce akabilir. Mafik lav akışının iyi bir örneği, İzlanda’nın neredeyse coğrafî merkezindeki bir püskürme yarığının aşağı yukarı 8.000 yıl önce oluşturduğu Büyük Thjórsárhraun akıntısıdır. Bu lav akıntısı, 130 km ötedeki
Meteorolojik Doğal Afetler(Hava Olayları):
SEL: Sel, bir bölgede toprağı belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan; ani, büyük ve düzensiz su akıntılarına verilen isimdir.Bir akarsu veya deniz, göl gibi büyük su kitleleri kimi zaman fazlasıyla suyla yüklenir, bunun sonucunda taşarak yatağından çıkar ve “sel” adı verilen bir doğal felakete neden olur.
ÇIĞ: Çığ, farklı nedenlerden dolayı dağdan aşağıya doğru kayan büyük kar kütleleridir. Bol kar yağışı olduğunda, taze kar tabakasının alttaki eski tabakayla iyi kaynaşmaması sonucu, rüzgârın kaldırdığı büyük bir kar kitlesinin aşağı inerek alttaki kar tabakası üzerinde kayması sonucu ve bir hayvan veya kayakçının oynak kar tabakasını çiğneyerek harekete geçirmesi sonucu çığ oluşabilir.
FIRTINA: Hızlı esen rüzgar kendi kuvvetinin yanında çevresini de etkiler. Öncelikle estiği denizde veya okyanusta suları kabartarak büyük dalgalar oluşturur. Fırtınaya yakalanan yelkenli tekneler, herhangi bir liman ya da marinaya sığınamayacak kadar açıktaysalar, fırtınaya hazırlık yapmaları gerekir. Şiddetli rüzgara karşı yapılacak en etkili önlem, yelkene camadan vurmaktır. Bunun anlamı yelkenin alanını küçülterek, rüzgardan daha az faydalanmaktır. Bu şekilde rüzgarın tekneyi bayıltıcı etkisinin birazda olsa önüne geçilmiş olunur. O da yetmiyorsa teknedeki ana yelken indirilir ve ön yelkenle (flok veya cenova) seyire devam edilir.
KURAKLIK: Bir bölgede nem miktarının geçici dengesizliğin kaynaklana su kıtlığı olarak tanımlanabilen kuraklık, doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda ve yerde meydana gelebilir. Kuraklık genellikle yavaş gelişir ve sıklıkla uzun bir dönemi kapsar. Kurak iklimlerin hüküm sürdüğü yerlerdeki hayvanlar ve bitkiler, nem eksikliğinden ve yüksek değişkenlikteki yağıştan dolayı olumsuz etkilenirler.
ORMAN YANGINI: Orman yangını, doğal ya da insani sebeplerden ortaya çıkan ormanların kısmen veya tamamen yanmasıdır. Yıldırım düşmesi, yanardağ patlaması ve yüksek sıcaklık gibi doğal sebeplerle çıkan yangınlar ve sigara, tarımsal ürünler nedenli çıkan insan kaynaklı orman yangınları vardır. Ormanların yanması ekolojik olarak bir çok zarara sebep olur. İklim değişikliği ve kuraklık başlıca sonuçlardır.
HORTUM: Hortum, kümülus bulutları ile bağlantılı olarak silindir şekilinde dönerek gezen bir rüzgâr türüdür. Bu “hortum” bulutlardan yere kadar uzanır ve büyük yıkıcı güce sahip olan bir doğa felâketidir. Hortumlar hakkında bir bilimsel teori ilk olarak 1917 yılında Alfred Wegener tarafından üretilmiştir ve bu teori günümüzde de doğru olarak kabul edilmektedir. Bir denizin ya da gölün üzerinde meydana gelen bir hortum, yerden emdiği sular ile bir “Su hortumu” oluşturur.
Teknolojik Afetler
1.Sınai Patlamalar
2.Baraj Patlamaları
3.İnsan Kökenli Afetler:
4.Yangınlar
5.Hava, Su, Çevre Kirlenmeleri
6.Ulaşım Kazaları
Afetin Özellikleri – Sonuçları Nelerdir?
Çeşitli güç ve genişlikte olurlar,
Alt yapıyı bozarlar,
Şok tesiri yaparlar,
Ölüm, sakatlık ve öksüz kalma gibi sonuçlar doğururlar,
Bulaşıcı ve salgın hastalıkların çıkmasına neden olurlar (tifo, tifüs, sarılık vb. ),
Yörenin ekonomik yapısını bozarlar,
Devletin planladığı yatırımları geciktirirler.
KAYNAK: icisleriafad.gov.tr
GENEL BİLGİLER
AFETLERİN YOL AÇTIĞI SONUÇLAR
Afetler özellikle büyük miktarda insan ve hayvan kaybına neden olmaktadırlar, bunun yanında tarımsal alanlarda büyük zararlara yol açarlar. Özellikle taşkın sahalarındaki tarım arazileri kum, çakıl ve balçık gibi maddelerle kaplanarak verim gücünü büyük oranda kaybeder.
1.İnsan kaybı
2.Hayvan kaybı
3.Konutlarda hasar
4.İş yerlerinde hasarlar
5.Tarımsal ürün kaybı
6.Toprak kaybı
7.Ulaşım hatlarında oluşan hasarlar
8.Haberleşme hatlarında oluşan hasarlar
9.Mülkiyete ait deniz kıyısı, akarsu yatağı gibi alanların yerinin değişmesiyle oluşan hukuki sorunlar.
Bunlar Dolaylı Olarak:
İşsizlik, Toplumsal panik, Korku, Fakirlik ve Salgın hastalıkları beraberinde getirmektedirler.
Sonuç olarak;
Afetler, dünyada ve yurdumuzda büyük kısmı coğrafi unsurlardan kaynaklanan olaylar olarak ortaya çıkmakta, insanı etkileyen temel bir sorun olarak coğrafya bilimi içindeki yerini almaktadır.
DEPREM KAVRAMLARI
FAY: Yer hareketleri sonucunda yer kabuğunda bükülemeyen sert tabakalarda oluşan kırıklardır.
FAY ÇEŞİTLERİ: Normal faylanma genelde yerkabuğunun yatay çekme kuvveti sonucu oluşur. Ters faylanma basınç kuvveti sonucu oluşur. Yatay sıyırmalı faylanmada, bloklar birbirlerine göre yatay hareket yaparlar. Yatay faylanma hareketinin sağ veya sol atımlı olup olmadığı faya üsten bakılarak anlaşılabilir. Üstten bakıldığında, relatif yer değiştirme sağa doğru ise sağ atılımlı, sola doğru ise sol atılımlı olarak adlandırılır. Normal faylanma arasındaki blok çökerse buna “Graben” (çöküntü) denir. İki ayrı normal faylanma arasında bir yükselti kalırsa buna “Horst” (yükselti) denir.
ODAK NOKTASI-İÇ MERKEZ (HİPOSANTR): Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır. Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir. Gerçekte, enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır, fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir
DIŞ MERKEZ (EPİSANTR ) : Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır. Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli hissedildiği noktadır. Aslında bu, bir noktadan çok bir alandır. Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir. Bu nedenle “Episantr Bölgesi” ya da “Episantr Alanı” olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.
ODAK DERİNLİĞİ: Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanın yeryüzünden en kısa uzaklığıdır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir. Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.
1.Sığ depremler: Yerin 0–60 km. derinliğinde olan depremlerdir. Sığ depremler dar bir alanda hissedilir, çok büyük hasar yaparlar.
2.Orta derinlikte olan depremler: Yerin 70–300 km. derinliklerinde olan depremlerdir. Daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girmesiyle oluşur.
3.Derin depremler: Yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir. Çok geniş alanlarda hissedilir, yaptıkları hasar azdır. Türkiye’de oluşan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0–60 km. arasındadır.
EŞŞİDDET(İZOSEİST) EĞRİSİ: Depremin etkisiyle aynı şiddetle sarsılan noktaların birleştirilmesiyle oluşturulan eğrilerdir. Bu eğrilerle çizilen haritalara eşşiddet (izoseist) haritası adı verilir.
DEPREM ETKİSİNİN YER İÇİNDEKİ DAĞILIŞI VE EŞ DEPREM EĞRİLERİ
DEPREM DALGALARI: Deprem anında, blokların ani olarak kayması ile deprem dalgaları üretilir ve bunlar kayaçlar içerisinde odaktan çevreye doğru yayılırlar.
Deprem dalgaları: 1. P, 2. S, 3.Yüzey Dalgaları olarak üç gruba ayrılır.
P dalgaları ( Boyuna Dalgalar): Kayıtçılara ilk ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı, kabuğun yapısına göre 1,5 ile 8 km/sn arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna paraleldir(Bu yüzden Boyuna Dalgalar olarak ta isimlendirilirler). Yıkım etkisi düşüktür
S dalgaları (Enine Dalgalar) : Kayıtçılara ikincil olarak ulaşan deprem dalgasıdır. Hızı P dalgası hızının %60’ı ile %70’i arasında değişir. Tanecik hareketleri yayılma doğrultusuna dik ya da çaprazdır (Bu yüzden Enine Dalgalar olarak ta isimlendirilirler). Yıkım etkisi yüksektir
3.Yüzey dalgaları: Dünya’nın yüzeyi boyunca yayılan, P ve S Dalgaları’ndan sonra kayıtçılara gelen ve depremlerde esas hasarı yapan dalgalardır.
ŞİDDET: Herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği noktadaki etkisinin değeridir. Depremin şiddeti, kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi verebilir ancak gerçek şiddet onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkileri ile ortaya çıkar. Depremin şiddeti, “Şiddet Cetvelleri”ne göre değerlendirilmektedir. “Deprem Şiddet Cetvelleri” depremin etkisinde kalan canlı ve cansız her şeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir.
MAGNİTÜD: Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin değeridir. Magnitüd, 1930 yılında Prof. Charles Richter tarafından bulunan yöntemle ölçülmeye başlanmıştır. Richter ölçeğinde deprem sonunda açığa çıkan enerji ölçülmektedir.
1.Aletsel magnitüd: Standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve devir değeri ve alet ölçümleme fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir.
2.Aletsel magnitüd: Hacim dalgaları ve yüzey dalgalarından hesaplanmaktadır.
Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur.
3.Gözlemsel magnitüd: Değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısı incelenilen bölgeye göre değişebilmektedir. Gözlemevleri tarafından bildirilen depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır.
SİSMOLOJİ: Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına “SİSMOLOJİ” denir.
SİSMOMETRE (DEPREM ÖLÇER):Depremleri ölçen ve kaydeden bir aygıttır. Deprem sırasında, gelen sarsıntılar, yeryüzüne doğru ilerler; sismometre bu sarsıntıları algılayıp yükseltir ve bunları uygun bir ortama kaydeder.
SİSMOGRAM: Sismometrelerin kayıtlarına sismogram denir.(Deprem sarsıntılarını gösteren çizgi)
ÖNCÜ DEPREM: Büyük bir deprem olmadan önce oluşan küçük sarsıntılardır.
ARTÇI DEPREM: Ana depremin meydana gelmesinden sonra, ortaya çıkan daha küçük sarsıntılar dizisidir.
DEPREM ÇEŞİTLERİ VE SEBEPLERİ
1.TEKTONİK DEPREMLER:
Yer kabuğunu meydana getiren levhaların çarpışması veya birbirinden uzaklaşması sonucunda oluşan titreşimlerin çevreye yayılması ile meydana gelirler. Etki alanı çok geniş olan ve şiddetleri çok yüksek olan depremlerdir. Yeryüzünü etkileyen depremlerin büyük bölümü bu gruba girer. Yurdumuzda oluşan depremlerin tamamına yakını tektonik deprem biçiminde meydana gelmektedir
2.VOLKANİK DEPREMLER:
Volkanik olaylar sırasında açığa çıkan gazların oluşturduğu patlamalar sebebiyle, meydana gelen titreşimlerdir. Yanardağların aktif oldukları alanlarda oluşan depremlerdir. Bu nedenle yurdumuzda bu tür depremler oluşmamaktadır.
3.ÇÖKÜNTÜ(GÖÇME) DEPREMLERİ:
Çeşitli şekillerde yeraltında oluşmuş olan, karstik erime çukurlarının, kömür ocaklarının ve yeraltı sularının meydana getirdiği boşlukların tavan bölümlerinin çökmesi sonucunda meydana gelen titreşim hareketleridir. Dar alanlarda etkili olan bu depremlerin oluşturdukları şiddet küçüktür.
DİĞER DEPREM ÇEŞİTLERİ:
Büyük heyelanlar ve yeryüzüne çarpan meteorlar küçük çaplıda olsa sarsıntıların oluşmasına neden olmaktadırlar.
TÜRKİYE’DE HEYELAN VE YER GÖÇMELERİ
Yerin yapısını meydana getiren tabakaların, toprak örtüsünün ya da ana kayanın bir parçasının bulunduğu yerden koparak eğim doğrultusunda hareket edip daha aşağıda birikmesi, yer değiştirmesidir. Yer değiştiren bölüm yüzeyi meydana getiren toprak örtüsü olduğunda TOPRAK KAYMASI, toprakla beraber altta bulunan tabakaların, kayaların, yer değiştirmesine HEYELAN denir. Yurdumuzda çok sık olarak meydana gelen bir afet çeşididir.
Yurdumuzda ilkbahar yağışları ve beraberinde yaşanan kar erimeleri nedeniyle toprağın suyla doygun hale gelmesidir. Heyelanların özellikle ilkbahar aylarında meydana geldiği görülmektedir. Bu nedenle ülkemizde heyelanların %65’i ilkbahar mevsiminde meydana gelir. Karadeniz Bölgesi özellikle yılın her döneminde bol yağış alması, arazinin engebeli oluşu ve yamaç eğiminin fazla olması nedeniyle heyelanların en fazla görüldüğü bölgemizdir.
Yılık yağışın az olduğu ve volkanik arazilerin yaygın olduğu alanlar heyelanların az oluştuğu alanlardır.
En az görüldüğü bölgemiz Güney Doğu Anadolu Bölgesi’dir.
HEYELAN OLUŞUMUNDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER
A.JEOLOJİK FAKTÖRLER:
1.Yer çekimi
2.Ana kaya özellikleri ve toprağın cinsi
3.Tabakaların uzanış biçimi
4.Eğim
5.Bakı
6.Deprem
B.METEOROLİK FAKTÖRLER:
1.Yağış 2.Don
C.BEŞERİ FAKTÖRLER:
1.Maden ocağı açma
3.Yol yapımı, bina yapımı, kanal, tünel vb. çalışmalarda yapılan yamaç hafriyatları
OLUŞUM BİÇİMİNE GÖRE HEYELAN ÇEŞİTLERİ
1.AKMA BİÇİMİNDE: Kütlenin, (toprak örtüsü) çamur şeklinde eğim doğrultusunda akmasıdır.
2.KOPMA BİÇİMİNDE: Tabaka veya tabaka paketlerinin kopmasıyla oluşan kaymalardır
Eğimin fazla olması, yeterli suyun bulunması, killi yapıların olması ve tabakaların eğim doğrultusunda uzanması toprak kayması ve heyelan oluşumunu kolaylaştırır
HEYELANLARIN SONUÇLARI
1.İnsan kaybı
2.Hayvan kaybı
3.Tarımsal arazilerde ve tarım ürünlerinde oluşan hasarlar
4.Erozyon artar, toprak kaybı artar
5.Mesken hasarları
6.Kara ve demir yollarında oluşan hasarlar
7.Mal ve hizmetlerin nakledilmesinde oluşan olumsuzluklar
8.Baraj, tünel ve kanal çalışmalarına verdiği hasarlar
9.Arazi mülkiyeti açısından oluşan anlaşmazlıklar
10.Akarsu vadilerinin önünü kapatarak heyelan set göllerinin oluşmasını sağlar. (Sera, Tortum, Yedigöller, Abant, Zinav)
11.Su, elektrik ve haberleşme hatları zarar görür.
YER GÖÇMELERİ: Yamaç alt kısımlarının akarsu ya da denizler tarafından oyulması, karstik alanlarda oluşan oyuntuların çökmesi ya da maden ocaklarının çökmesi ile meydana gelir. Toroslar ve Zonguldak çevresinde yaygın olarak yaşanmaktadır.
TSUNAMİ
Japonca’da büyük dalga anlamına gelmektedir. Tarihi kaynaklar, yurdumuzda Tsunami felaketlerinin yaşandığını göstermektedir.
Tsunami oluşumunun başlıca nedenleri:
—Deniz dibi depremleri
—Göktaşlarının denize düşmesi
Erken uyarı sistemleri kullanılarak can ve mal kaybını en aza indirmek mümkündür.