Coğrafya Lisans Programı Ve İstihdama Yönelik Karşılaştırmalı Bir Değerlendirme: Türkiye Ve İngiltere Örnekleri
Mehmet ŞEREMET
SONUÇ VE ÖNERİLER
Bu çalışma kapsamında İngiltere’deki istihdam konusunda lider bir disiplin olan Coğrafya’nın bu noktaya nasıl geldiği sorusundan hareketle Türkiye’deki Coğrafya programlarının yapısına ve bazı özelliklerine yönelik olarak bir karşılaştırma yansıtılmaya çalışılmıştır. Makalenin bu kısmında ise daha çok İngiliz ve Türk Eğitim Sisteminin mevcut şartları çerçevesinde Türkiye’deki programların İngiliz deneyiminden neler öğrenebileceğine yönelik eleştirel bir değerlendirme sunulmaktadır.
Türkiye’deki coğrafya programlarının, İngiltere’de sistematik olarak başlatılan istihdam destekleyici ve güçlendirici müfredat yaratılmasına yönelik oluşturmuş olduğu yüksek bütçeli sistematik yaklaşımı, tek başına üstlenmesi şu an için çok olanaklı görünmemektedir. Ancak, bu noktada politika yapıcıların ve kendi meslek organizasyonlarının desteğiyle bazı noktalarda gelişme göstermesi beklenebilir. Bu nokta itibariyle müfredatın istihdam geliştirme odaklı güncellenmesi sürecinde Coğrafi Bilgi Sistemleri Coğrafya’ya önemli katkılar sunabilir. Arı ve diğerleri tarafından (2013) yapılan çalışma bunun en temel göstergelerinden bir tanesidir. Bunun temel nedenleri arasında Şeremet ve Chalkley (2016) bulgularında da ortaya çıktığı üzere, sektör Coğrafyacıların varlığını çok fazla önemsemektedir. Ancak bu şu demek değildir ki Coğrafyacılar sadece bu sektöre kanalize olmalıdır. Burada özellikle Çevre ve İklim konularının ile bunların eğitimine yönelik çalışmalarında özel sektörde hızla yayılmaya başlamış olması, İngiltere’ye göre daha kapsamlı müfredata sahip Türk Coğrafya programlarının lehine bir durumdur. Bu noktada görülebilecek en temel eksikliğin ise iş-tabanlı öğrenme, staj ve uygulamalı eğitimlerinin müfredatta yer bulmasına yönelik çalışmaların artırılmasıdır. Şu anda özellikle ‘Mesleki İngilizce’ dersleri aracılığıyla Türk Coğrafya programları önemli bir gelişme göstermiştir. Diğer taraftan en önemli süreçlerden bir tanesi ve örnek alınması beklenebilecek diğer bir konu ise müfredat standartlarının oluşturulması ve daha sonra kalite kontrol sürecinde kullanılmak üzere üretilecek bir belge hazırlığı yapılmasıdır. Bu noktada İngiltere deneyiminden faydalanılabilir.
Türkiye’deki üniversitelerin kendi içlerinde sıralama için kullandıkları indekslerden birisi olan Girişimci Üniversite İndeksinde ‘Girişimciliğe’ yönelik dersler üniversitelere artı değer kazandırmaktadır. Hâlihazırda bunların örnekleri olmasına rağmen, programların bütününe bakıldığında çok yaygın bir uygulama olmadığı görülmektedir. Bu anlamda, Coğrafya programlarının İngiltere’de sunulan bu dersleri kendi müfredatlarına veya bölüm dışı seçmeli ders olarak ortak ders şeklinde sunulması bulundukları üniversitelere de önemli bir katkı sunabilir. Türkiye’de Coğrafya bölümlerinin güçlü olduğu yanlardan birisi olan eğitim odaklı bir istihdam potansiyeline sahip olması da her ne kadar sürdürülebilirlik açısından sorgulanması gereken önemli bir durum olsa da, yine de güçlendirilmesi ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Coğrafya bölümlerinin bütünleşik özelliği bu istihdama yönelik sağladığı en önemli avantajlardan bir tanesidir. Bununla birlikte, İngiltere’deki bölüm yapısı uzmanlaşma ve farklı sektörlere açılma noktasında daha fazla avantajlar sunmasına rağmen, Türkiye’deki Coğrafya algısının özel sektör düzeyinde iyileşemediği bir süreç içerisinde programların ayrıştırılması çok da fazla olanaklı görülmemektedir. Yine de bu strateji ileriki süreçte tekrar gözden geçirilebilir. Ancak Eğitime yönelik istihdam noktasında bütünleşik program yapısının korunması şu an için daha avantajlı olduğu düşünülebilir.
İngiltere’de özellikle mesleki yeteneklerin ve akademik becerilerin yanı sıra çapraz yeteneklerin kazandırılmasının da istihdam edilebilirliği destekleyen önemli bir durum olduğunun altı çizilmektedir. Yetenek gelişiminin sınıf ortamında Coğrafya öğretimi aracılığıyla ve Coğrafyanın en özgün yanları olan arazi, laboratuvar ve veri toplama çalışmaları aracılığıyla sağlandığı düşünülürse, Coğrafyanın diğer birçok disipline göre bu yeteneklerin geliştirilmesinde çok önemli avantajlara sahip olduğu aşikârdır. Sahip olunan bu avantajların da fırsata dönüştürülmesi noktasında teknik yetenek gelişiminin yanı sıra çapraz yetenek gelişimine yönelik ders içi ve dışı etkinliklere yönelebilir. Bu süreçte İngiltere örneğindeki bazı iyi örnek uygulamalardan uyarlamalar gerçekleştirilebilir. Ancak bu nokta da özellikle personel yani eğiticilerin eğitimi maliyet gerektiren bir konu olduğu için, mutlaka proje veya meslek organizasyonun desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Yakın zamandaki eğitim politikaları arasında üniversite eğitimi gören bireylerin staj yapmaları ve bunun önünün açılmasına yönelik destekler üretilmesi planlanmaktadır. Bu bağlamda Coğrafyacılarda şu anda bazı bölümlerde seçmeli olarak sunulan bu opsiyonu diğer bölümlerde de yaygınlaştırarak, mevcut olan programlarda ise istihdam dersleriyle destekleyerek programın kalitesini ve verimliliğinin artırılması mümkün olabilir. Burada özellikle Coğrafya bölümlerindeki iş yükü ve öğrenci/öğretim elemanı oranı da düşünüldüğünde programların mevcut öğretim üyeleri sayılarının en az iki katı oranında büyümelerinin desteklenmesi gerekmektedir. Bu noktada meslek örgütlerine önemli görevler düşmektedir. Özellikle Yükseköğretim Kurumu (YÖK) nezdinde bu konuda çalışmalar ve lobi faaliyetleri yürütülebilir. Minimum standartlarda bölüm açma koşullarıyla bölüm oluşturulması yerine mevcut bölümlerin daha fazla güçlendirilmesi ve desteklenmesine yönelik politikanın özellikle istihdam odaklı bir müfredat ve böyle bir müfredat programının oluşturacağı iş yükünün hafifletilmesi açısından daha anlamlı olduğu düşünülebilir.
İngiltere örneğinin bu zamana kadar birçok yönünün önemli katkılar sunabilecek potansiyelleri olduğundan bahsedilmiştir. Ancak, Şeremet ve Chalkley (2015) tarafından yapılan çalışmada da ortaya konulduğu üzere, İngiltere’deki Coğrafya programlarının da kendilerine özgü bazı sorunları bulunmaktadır. Bunların başında özellikle CBS’nin istihdam potansiyelinin geliştirilmesi noktasında üniversite-işveren işbirliğinin çok iyi gelişmediği ve bunun da programların güncellenmesine yönelik olarak bazı olumsuzluklar oluşturduğu görülmektedir. Buna ek olarak, Coğrafya programlarına entegre olarak gelişen ve yaygınlaşan bazı Coğrafi Bilgi Bilimi (‘GIScience’) lisans programlarının öğrenci çekememe sorunu nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu görülmektedir (Örneğin Kingston College ve Bath Üniversitelerinde).
Diğer taraftan, İngiltere’de örneğin Coğrafyacıların birçok sektörde hâlihazırda istihdam edilmiş olmaları nedeniyle bu bireylerin kendilerinden sonra gelen coğrafyacıların da istihdamı ve/veya stajı noktasında kendilerinde daha fazla kolaylık sağladığı düşünülmektedir. Buna rağmen, Türkiye’deki stajyer Coğrafya öğrencilerine yaşadığı en büyük engellerden bir tanesi de işyerlerinde kendine rehberlik edecek bireylerin daha çok farklı meslek gruplarından geliyor olması da staj uygulaması için karşılaşılan sorunlardan bir tanesi olarak göze çarpmaktadır. Meteoroloji’de Meteoroloji Mühendisi veya Coğrafi Bilgi Sistemleri Merkezlerinde Harita Mühendisi örnek olarak gösterilebilir.
Devlet sektöründeki istihdam alanının sadece öğretmenlikle sınırlı olduğu ve bu potansiyelin giderek daralan bir sektör olduğu ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında devlet sektöründeki iş olanaklarının sınırlı olduğu görülmektedir. Bu durum Coğrafyacıları özel sektör içerisinde farklı iş kollarına yöneltebilecek geniş bir yetenek yelpazesi ile mezun olmalarının iş bulabilme potansiyellerini geliştireceği düşünülmektedir. Özellikle gelişmiş ülkelerdeki benzer uygulamaların bu noktada iyi uygulama örnekleri kapsamında model olarak değerlendirilebileceği ve kendi programlarımıza da yansıtılarak mezunlarımızın iş bulabilme olanaklarının artırılmasına yardımcı olabileceği düşünülmektedir (Şeremet ve Chalkley, 2015). Ancak İngiltere’de mezunların birçoğunun Coğrafya ile ilgili olmayan bir işte çalışıyor olması, Coğrafya’nın doğrudan konu temelli bir eğitim yaklaşımdan daha çok yetenek temelli bir yaklaşıma doğru geldiğini göstermektedir. Her ne kadar özellikle devlet üniversitelerinin eğilimi Türk Yükseköğretiminde kişisel gelişimi destekleyici eğitim modeli uygulansa da, özellikle yükseköğretimin Avrupa Birliği yükseköğretim alanına entegrasyonu sürecinde ortaya çıkan yeterlilik çerçevesi ve kazanım odaklı eğitim modeli Türkiye’nin de bu sürece kayıtsız kalmadığının önemli bir göstergesidir. Ancak ilk çıkış için yeterli sayılabilecek bu girişim disiplinlere özgü standartların daha detaylı bir şekilde oluşturulmasıyla daha da fazla anlam kazanabilir. Coğrafya’nın mevcut müfredatın İngiltere’ye göre daha kapsamlı olduğu düşünülürse, özellikle Çevre eğitimi ve sürdürülebilir bir yaşam/kalkınma için eğitim konuları da hem istihdam odaklı hem de bireyin kişisel gelişim konularına odaklanmalarını sağlayabilir. Burada bireyin kültürlenme sürecine de Coğrafya disiplini bu yönüyle önemli bir katkı sunabilir
Diğer taraftan Türkiye’deki Coğrafya bölümü mezunları için İngiltere’ye kıyasla öğretmenliğin hala ana istihdam alanı olduğu bilinmektedir. Buna rağmen, bazı üniversitelerin özellikle Tarih, Türk Dili ve Edebiyatı, ve Coğrafya gibi programlarda Açık öğretim programları açarak, daha sonrasında ise mezunlarının yaşam boyu öğrenme programları aracılığıyla formasyon eğitimi alarak, özellikle Coğrafya Öğretmenliği gibi yüz yüze eğitim ile kazanılabilecek bilgi, beceri ve yeteneklerin kazandırılmasında bazı zorluklar yaşanabileceği aşikardır. Bu durum özellikle hem Coğrafyacı mesleğinin karşısında hem de Öğretmenlik mesleğinin önündeki önemli tehditlerden bir tanesidir. Bu konuda İngiltere örneğinden hareketle çeşitli ve farklı politikaların geliştirilmesi önerilebilir.
Sonuç olarak, yükseköğretimde devlet politikalarının ve teşvikinin özellikle öğrenim ücretinin olmadığı ülkelerde daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu anlamda, İngiltere’de çok kapsamlı bütçelerle ve uzun zaman aralığında geliştirilmiş istihdam odaklı müfredat gelişimi sürecinin, Türkiye’de bulunan ve yüzde 99’u devlet üniversitelerinde yapılandırılmış olan Coğrafya bölümlerine adaptasyonu gerekli insan kaynağı ve eğitim altyapısını hazırlanmadan çok mümkün görünmemektedir. Yine de hâlihazırda üretilmiş bu konuda kapsamlı projeler çerçevesinde birçok materyal yapılabilecek uyarlamalar vasıtasıyla diğer bölümlere göre daha kompakt bir görünümde olan Coğrafya bölümlerinin müfredatlarında pilot uygulamaları gerçekleştirilebilir.
Marmara Coğrafya Dergisi / Marmara Geographical Review
Not: Çalışmanın Sonuç ve Öneriler Bölümü alınmıştır.