Gerek ülkemizde ve gerekse diğer ülkelerde, yedisinden yetmişine bütün bireyler, az veya çok, belleklerinde bir coğrafya bilgileri imajı taşırlar. Bu imge (tasarım, hayal), küresel nitelik ve nicelikler de kazanmıştır. Bunda esas rolü, her devletin millî eğitim programlarında, coğrafya öğretim programlarına yer vermiş olması oynar. Hatta, XVIII. yüzyıl sonları, bir diğer ifadeyle sanayi devriminin hemen sonrasında, Batı ülkeleri ve XX. yüzyıl başlarında da Japonya, Çin ve G. Kore gibi Uzak Doğu ülkeleri, çağdaş eğitim sistemleri oluştururlarken; uluslarının tarihi, coğrafyası, dili ve edebiyatı ile ilgili öğretim programlarını, fen derslerini de asla ihmal etmemek kaydıyla, millî eğitim sistemlerinin odak noktası yapmışlardır. Bugün de sistem, daha güçlendirilmiş olarak aynen korunmaktadır. Çünkü onlar çok iyi bilmektedirler ki, millî dayanışmanın kaynağı, bu öğretim programı konularında saklıdır. Bunun, ikinci bir yolu yoktur.
Bütün ülkelerin, temel eğitim ve orta öğretim programlarında, coğrafya eğitiminin yer alması, giderek bu ilmi, küresel popüler bir ilim durumuna getirmiştir. Ancak, kuşku yok ki, bu yüksek popülaritenin, daha başka nedenleri de vardır. Coğrafya ilmi araştırmaları, eğitimi, öğretimi ve yayımlarının, hemen her ülkenin yükseköğretim programlarında yer almış bulunması, bu etkenlerin en önemlisidir.
Bu gün bütün ülkelerin yükseköğretim programları arasında, coğrafya programları vardır. Bunlar, ya coğrafya enstitüleri, ya coğrafya bölümleri, ya da farklı program öğrencilerinin, bazı coğrafya bilim alanlarını da okumaları suretiyle örgütlenmiş ve önem kazanmışlardır. Enstitüler ve bölümlerde, coğrafya araştırmaları, yayınlar ve eğitim-öğretim yapılmaktadır. Diğer bazı programlarda okuyan öğrenciler ise, meslek olarak seçtikleri ilmi desteklemesi amacıyla, coğrafya ilminin bazı bilim alanlarını okumaktadırlar. Nitekim; siyasal bilimler öğrencilerine ülkeler coğrafyası, tarih öğrencilerine jeopolitik ve tarihî coğrafya, iktisat öğrencilerine iktisadî coğrafya, turizm öğrencilerine turizm coğrafyası, şehir ve bölge planlaması öğrencilerine yerleşme (iskân) coğrafyası, inşaat mühendisliği öğrencilerine jeomorfoloji, ziraat mühendisliği öğrencilerine klimatoloji ve yine jeomorfoloji okutulması, bunlara birkaç örnektir.
Ayrıca, gerek bizde ve gerekse bu ülkelerin eğitim fakültelerinde; yine orta öğretime coğrafya öğretmeni adayı yetiştiren coğrafya eğitimi anabilim dalları programlarında, yaklaşık %60 ila %70 oranında; ilköğretim ikinci kademeye sosyal bilgiler öğretmeni adayı yetiştiren sosyal bilgiler eğitimi anabilim dalları yaklaşık %30 ila %35 oranında ve sınıf öğretmenliği programlarında ise, %20 ila %25 kredi oranlarında coğrafya eğitimi verilmektedir
Coğrafya ilmi konuları, çevre-insan etkileşimi ve sonuçları ile oluşan sorunların çözüm yolları şeklinde, üç veya dört bilinmeyenli bir denklem gibi ele alır. Bu ilimde, asla ezberlemek gibi bir eğitim ve öğrenme ilke ya da yöntemi yoktur. Pek çok konusunun eğitimi ve öğretiminde, öğrencilerin hayal gücü ufuklarını, sonuna kadar zorlamak ve işletmek durumundayız. Bu da, yeterli arazi çalışmaları, çok sayıda araç-gereç kullanmakla, yardımcı ve görsel şekillerden sık aralıklarla yararlanmak suretiyle mümkün olabilir.
Gerçi, coğrafya bilmek, dünyayı görmek demektir. Bu ilmin, bir siyasal (politik) gücü vardır. Devlet adamlarına yol göstermesi, kılavuzluk etmesi yanında, aynı zamanda da, millî kültürlerin kaynağı durumundadır. Adına, vatan dediğimiz bir coğrafî ünite olmaksızın, devlet kurulamaz; millî kültürler ve uygarlık eserleri oluşamaz. Bu, vatan diye tanımlanan sınırları belirli ülkenin, yer altı ve yerüstü doğal kaynakları zengin değilse, ya da zengin olduğu halde mevkileri belirlenip işletilmeye açılmamışlarsa; o ülkeyi vatan tutan toplum, müreffeh bir toplum olmaz; ilimde ve fende ileri gidemez.
Ayrıca hatırda tutmak gerekir ki, vatan sevgisi, duygusu, bir bütün olarak ülke coğrafyası ve bireysel olarak da, onun öznel ve nesnel kaynaklarında saklıdır. Örneğin, nesnel kaynaklardan; dağlarını, platolarını, denizlerini, göllerini, akarsularını, bölgesel yazları-kışları ve baharlarını tanıdıkça; öznel kaynaklarından, örneğin yine köylerini, kasabalarını, kentlerini, her türlü bayındırlık eserlerini, turistik değerlerini öğrenip tanıdıkça, ülkeye yönelen sevgi duygularının şiddeti artar, boyutları genişler ve giderek bütün ülkeyi kucaklayacak şekilde, tüm benlikleri sarar. Bakış açısı bu olunca, o ülkenin vatandaşları, ülkelerini, görev alınabilecek ve alınmayacak, görev alınca da çabuk terk edilecek; gelişmiş ve yaşanmaya değer; gelişmemiş ve yaşanmaya değmez, göçülmesi gereken bölgeler veya yöreler olarak ayırmayacak; vatan sevgisi duyguları, ülkenin bütününe yönelecektir.
Kaynak :
Genel ve Fizikî Coğrafya
Prof. Dr. Hayati DOĞANAY
Prof. Dr. Ramazan SEVER
© 2018, PEGEM AKADEMİ